NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حُمَيْدُ
بْنُ
مَسْعَدَةَ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
حَدَّثَنَا
خَالِدٌ عَنْ
مَيْمُونٍ
الْقَنَّادِ
عَنْ أَبِي
قِلَابَةَ
عَنْ
مُعَاوِيَةَ
بْنِ أَبِي
سُفْيَانَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَهَى عَنْ
رُكُوبِ النِّمَارِ
وَعَنْ
لُبْسِ
الذَّهَبِ
إِلَّا
مُقَطَّعًا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
أَبُو
قِلَابَةَ
لَمْ يَلْقَ
مُعَاوِيَةَ
Muaviye b. Ebî Süfyân
(r.a)'dan rivayet edildi ki:
Rasûlullah (s.a.v.)
kaplanlara (derilerine) binmekten ve parçalanmış olanı hariç, altın takınmaktan
nehyetti.
İzah:
Nesaî, Zinet; Ahmed b.
Hanbel, IV-92, 93, 95, 98, 99.
Münzirî bu hadiste iki
yerde inkıta olduğunu söyler. Buhari: Meymunu'l-Kannad'ın Said b. Müseyyeb'den
ve Ebû Kılabe'den Mürsel olarak rivayet ettiğini söylemektedir.
Ebû Hatim er Râzî de,
Ebû Kılâbe'nin, Muâviye b. Ebî Süfyan'dan birşey duymadığını söylemiştir.
Hadis-i şerife göre
Rasûlullah (s.a.v.) iki şeyi men etmiştir. Bunlardan biri kaplan derilerinin
üzerine oturmaktır. Bundan maksat, atların eğerleri üzerine kaplan derisi koyup
üzerine oturmaktır. Nehye sebep de bunun bir kibirlilik alameti veya Acem adeti
oluşudur.
Hadisle nehy edilen
ikinci konu: parça halinde olan hariç, altın takınmaktı. Bu nehye göre,
altının parça halindeki olan mubah, büyük olanı haramdır. Bu konuyu birçok
alim ele almış ve incelemiştir. Bu incelemelerden bazılarını buraya aktarmak
istiyoruz.
Şevkanî, Neylü'l
Evtâr'da: "Bu hadisteki parçaların, affedilen bir miktar ile kayıtlanması
gerekir. Muhtelif hadislerin arasını cem etmek için buna ihtiyaç vardır."
demektedir.
İbn Reslân'da şöyle der
"Bu hadisteki nehyden maksat, çok olan altındır. Kadınlar için küpe,
yüzük veya erkeklerin kılıçlarını süsledikleri küçük parçalar değildir.
İsrafçıların, büyüklük taslayan ve gösteriş peşin-dekilerin adeti olan çok
altın ise caiz değildir. Altının çoğu ile azı arasını ayıran ölçü, zekâtın farz
olduğu nisap miktarına varıp varmam asıdır".
Hattabî'de Mealimü's -
Sünen'de buna benzer şeyler söylemiş ve buradaki istisnayı kadınlara has
kılmış ve şöyle demiştir.
"Çünkü altın
cinsi, kadınlara haram değildir. Erkeklere ise azı da çoğu da haramdır."
İbnü'l Esîr, en -
Nihâye adındaki eserinde, az önce İbn Reslân'dan naklettiklerimize çok yakın
şeyler söyledikten sonra şunları ilâve etmektedir: "Çünkü bazen altının
sahibi cimrilik yapıp, zekâtını vermez ve zi-nete zekâtı farz kılanlara göre
günaha girmiş olur.
İbnü'l Kayyîm'in, İbn
Taymiye'den duyduğunu söyleyerek naklettiği şu cümlelerle ulemadan yaptığımız
nakillere son vermek istiyoruz: "Mutlak mânâda, altının mubah oluşu
konusundaki Muâviye hadisi, sırf altına değil, elbisedeki alem gibi başka şeye
tabî olan hakkındadır."
İbn-i Teymiye'nin bu
sözleri; parça halinde olan altının, erkeğe mubah kabul edilmesi haline aittir.
Kadınlarla ilgili değildir.
Ebû Davud'un bu babda
geçen hadisleri, müstakil olarak ele alındığından altından yapılan takıların
kadınlara da haram olduğu izlenimini vermektedir. Ancak, altının kadınlara
mubah olduğunu bildiren hâdis-i şeriflerle birlikte ele alındığı zaman,
hadisler arasındaki bir çelişki göze çarpmaktadır. Alimlerimiz bu çelişkiyi şu
yollarla tevil etmişlerdir.
1- Altını yasaklayan
hadisler mensuhtur. (hükmü kakmıştır)
2- Yasak olan, zekâtı
verilmemiş olanıdır.
3- Gösteriş ve
kibirlilik için takıldığı takdirde caiz değil, aksi halde caizdir. Az ile
çoğun sınırı nisaba baliğ olup olmamasıdır.